27 Kasım 2009 Cuma

Hoşçakal "The Answer"


"Nba’den emekliliğimi açıklıyorum.

Hayatım boyunca basketboldan ancak takımıma alıştığım şekilde yardım edemeyeceğim zaman emekli olacağımı düşünürdüm. Ancak durum böyle olmadı. Hala basketbolu çok seviyorum, oynama isteğim var ve çok iyi de oynayabilirim. En üst seviyede oynayabileceğimden eminim. Emekliliğim sayesinde eşim ve çocuklarımla daha çok vakit geçirme şansım olacak. Bu, parkede kazandığım her şeyden daha da büyük bir ödül. Hep bugün için dua etmiştim ve bu anı hayatımın en büyük hediyesi olarak görüyorum.

Reebok çalışanlarına iniş çıkışlara dolu kariyerimin her döneminde beni destekledikleri için çok teşekkür ediyorum. Nba’de 13 harika sezon geçirdim ve buna minnettarım.
Dünyanın her yerindeki taraftarlarıma, tüm kariyerim boyunca benimle oldukları için teşekkür ediyorum. Siz olmasaydınız ben de olmazdım. Bana verdiğiniz desteği kalbimin derinliklerinde hissettiğimi bilmeniz gerekiyor. Teşekkür ederim.

Michael Jordan, Magic Johnson, Isiah Thomas, Charles Barkley ve Larry Bird... Sizler bana vizyon ve sonsuza dek kalbimde yer alacak basketbol sevgisini kazandırdınız. Her gün basketbol oynamam için beni cesaretlendiren ve bana ilham veren annem, tüm ailem ve en başından bu yana yanımda olan arkadaşlarım. Teşekkür ederim. Lisedeki antrenörüm Michael Bailey, Georgetown Üniversitesi’ndeki antrenörüm John Thompson, Larry Brown ve diğer antrenörlerim, takım arkadaşlarım, yöneticilerim, patronlarım ve kariyerimin bir parçası olan tüm çalışanlar. Sizlere de teşekkür ederim.

Memphis halkına da özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Grizzlies’teyken iç sahada hiç maç yapamadım, ancak muhteşem takım sahibiniz Michael Heisley’nin bana verdiği fırsatı ve şehrin desteğini unutmam mümkün değil. Memphis Grizzlies organizasyonuna başarılar diliyorum.

Ve son olarak Philadelphia şehri... Sixers formasıyla harika anılarım var. Tüm Philly taraftarları, sizlere teşekkür ediyorum. Sesiniz kulağımda bir müzik gibi yankılanacak... Tanrı hepinizi korusun.

Allen Iverson"

16 Kasım 2009 Pazartesi

Çeçenistan'daki Zulmün Tablosu



"1994-1996" savaşında uluslararası resmi verilere göre Çeçenistan'da 100.000 insan hayatını kaybetti. Bunların yüzde 20'si çocuktu. Çeçen resmi kaynaklarına göreyse 94-96 ve 99-2002 savaşlarının toplam sivil kaybı 500.000'in üzerindeydi. Ruslar hava bombardımanlarında apartmanları, hastahaneleri, pazar yerlerini hedef aldılar. Parlemento binasının bombalandığı tek bir hava saldırısında 1000'e yakın sivil öldü. Binlerce insan kayboldu, işkenceler, tecavüzler, gasplar bizzat Rus ordusunca icra edildi. Uluslararası kamuoyu ve BM her zamanki gibi tepkisiz kaldılar. Ülkesini savunan Çeçenleri tanımlamak içinse "Çeçen Terörist" kâfiydi.

1999 yılında Rusya, Dağıstan'daki iç olayları bahane edip bir kez daha Çeçenistan'ı işgale başladı. Savaş 2002'ye dek sürdü. 94-96 Savaşından farksız görüntüler yine devam etti. Ruslar çeşitli operasyonlar, hava harekatları ve bireysel-spesifik cinayetlerle birlikte uluslararası resmi verilere göre 150.000 insanı katletti. Bunların 87.000'i hiçbir resmi görevi olmayan sivillerdi. 17.000'i ise bütünüyle çocuklardan oluşuyordu. İhlal edilmeyen tek bir insan hakları maddesi bırakmayan Rus askerleri cinayet ve işkencelerine son vermediler. Hiç kimse yargılanmadı, hiç kimse ceza almadı...


Tüm bunlara karşın, tüm dünyanın gözü önünde olup bitenlere rağmen, Tiyatro baskını ve Beslan baskını nedeniyle Şamil Basayev ve Çeçen direnişçiler "Bebek katili" ilan edildi. Bütün bu veriler ışığında eski Rus Meclis Başkanı Hasbulatov bir konferansta yer alan konuşmasında; "Söyler misiniz bana şimdi kim kimi öldürüyor? Terörist olan kim?" diyerek Rus devletini açıkça suçladı. 20 yıl KGB ve devamı olan FSB için çalışan ve Rusya tarafından "devlet düşmanı" ilan edilen Rus ajanı Albay Alexander Litvinenko (2006 yılında FSB tarafından zehirlenerek öldürülmüştür), her iki savaşta olanlara bizzat tanıklık etmiş birisi olarak Rus icraatlarının "Nazi Faşizminden farksız" olduğunu söyledi.

İki savaş sonunda 200.000'e yakın kişi yaralandı ya da sakat kaldı. 190.000 kişi evlerinden ayrılmak zorunda kaldı ve mülteci oldu. "Rusya, Çeçenistan'da insanları, endüstriyi, ekolojiyi sistemli bir şekilde yok ederek tam bir devlet terörü uyguluyor. Üstüne üstlük Çeçenleri terörizmle suçluyor" diyen Hasbulatov, sürdürülen iki savaşta da bundan çıkar sağlayan üst düzey askerlerin olduğunu belirtti.

2002'den bu yana yaşanagelen en büyük trajedilerden birisi ise adam kaçırma olayları. Gayrıresmi bir şekilde Rus askerleri ya da işbirlikçileri tarafından her gün, her hafta bir insan ortadan kaybediliyor. Görgü tanıkları birçok defa bu kişilerin zırhlı bir personel taşıyıcıya ya da bir kamyonete bindirilip götürüldüğünü söylüyor. Gizli hapishaneler, sorgu ve işkence evleri ortaya çıkıyor. Rus resmi mercilerin, sivil gözaltıları yalanlamasına karşın, kayıpların sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Oğlu kaybolan annelere hiç kimse hiçbir açıklama yapmıyor/yapamıyor...

7 Kasım 2009 Cumartesi

Ahlat


Ah ahlat.


Gayrı sen "âh"ların ağacısın. Yalnızsın çünkü. Evvela erken büyür, geç olgunlaşırsın. Kasımdadır güzelliğin. Yalnızlığın yoldaşı, üç beş göçer kuştan gayrı yoktur dostun. Dedik ya âhlar ağacısın diye. Öyle bir hüzün vardır üstünde, bilirim. Bozkır rüzgarlarında, makilerin ortasında bazen. Kuş uçmaz, kervan geçmez dediklerinde... Sen ki, ancak anlayanların ulaştığısın. Ne armuda benzersin, ne elmanın tadına. Kuşlara verirsin selamını, meşeyle ardıca ulaştırsın diye. Kasımdadır hasadın. O da göçer kuşlar gelir de, senle bayram ederse elbet. Yoksa döker döker açarsın, mahzun mahzun. Diyecek yok. Sonsuza değin, naçarsın.

Bir yakada veya öbüründe değil de, koca bir çayırın ortasındasın. Ve hep ama hep, gelip geçenin şöyle bir göz ucuyla baktığısın. Her seferinde, armud olmadığını anlayıp yüzlerini buruşturdukları. Gülersin ya hüzünle, acıya gülersin ya hani. Ah ahlatım, bilirim. Bilmez miyim kabuklarının dökülüşünü, çiçeklenişini bir taraftan inatla. Bilmez miyim... Gözümün önünden gider mi sanırsın?

Bahar geldiğinde yine gözümün önünde, yine benliğimi gördüğüm o çiçekli dallarında selamını alırım. Kasımda yakandayım, döktüklerini toplarım. Vefalı da değilim ahlatım, bilirsin bir geliriim, bir gelmez olurum. Ama görürüm ya, çektiğini bilirim ya. Döküp döküp açtığını anlatırım ya hep. Güzelleş yine haydi, bak kasım da geldi...