8 Temmuz 2010 Perşembe

Seyyah Kethûda Çelebi'nin Mâ'cerâları "Episode-3"


Ekim 1790, Cat Island açıkları.

Vaay devrem vay. Bu Bahamalar çok garip yer. Her yer mercan kayalığı, her yer düz bayır. Kedi adası açıklarındayız. Dağ var bi tane burda. Yani aslında tepe bile değil de, yerliler Alvernia Dağı diyolar. Hepsi hepsi 90 arşın ya var ya yok yüksekliği. Allahın yamyamları hayatlarında dağ görmediklerinden... Zaten atalarımız ilk geldiğinde bizi de tanrı bellemişti ibnetorlar da sonradan uyandılar işe.

Geçen gece karanlık bastırırken Cevahir'le güverteye çıktık, fezayı seyreyliyoruz. Bir güzel dolunay var, yıldızlar, seyyareler ışıl ışıl. Oh be dedim Cevo, nihayet Bahamalar'a varıyoruz oğlum. Sayende kaptan dedi yavşak. Tıtıtıtı diye gülüştük. Derken levazımat sandıklarının ordan bi tıkırtı geldi. Kafamı çevirdim, Cevahir fare falandır abi, adadan geldiler zaar dedi. Sonra bi gümbürtü. Sandıklardan bir ikisi devrildi. Biz tabi kılınçları çektiğimiz gibi hüruc ettik sandıkların oraya. Anaaa bi de ne görelim? Bizim Honulu. Cevo da ben de şoktayız. "Ulan ulan.. sen ne arıyosun burda hayvan herif!?" diye çıkıştım. Bunun gözleri dolu dolu oldu bacağıma kapandı başladı ağlamaya. Koca reis ağlıyor önümde çocuk gibi. Ya dedim oğlum dur, bi otur şöyle. Sen ne zaman bindin gemiye? Niye saklandın? Lan anlatsana!

"Abi" dedi. Bu yamyamların arasında kral hayatı yaşamak çok mu güzel iş sanıyosun dedi. Her gün aynı adamlar, her gün aynı teraneler, yok o büyücüye git, yok bu tapınakta dua et. Bıktım artık anlıyo musun dedi. Nassau'yu gençliğimden beri görmüyorum abi dedi. Orda bi yavuklum vardı, nişan yapmıştık. Tam evlenecekken benim pederin ölüm haberi geldi. Beni apar topar adaya götürdüler reis olayım diye. Manitayı da bi daha göremedim zaten dedi. Oğlum dedim aradan yıllar geçti, çoktan çoluğa çocuğa karışmıştır hatun, torun torba sahibi olmuştur dedim. Abi öyle deme bokunu yiyim diyip ağlamaya başladı bu. Cevo'yla birbirimize baktık. Nicholas gürültüye gelmiş, üçümüzü görünce bi şaşırdı, anlattık ona da durumu tabi...

Neyse ertesi sabah tayfalar erkenden uyanıp bunu görmüşler, beni uyandırmaya geldiler kamarama. Kaptan, Honulu ibnesi burda n'apalım diyolar. Bi de güzel bağlamışlar adamı yelken direğine. Oğlum deli misiniz bırakın adamı dedim. Dertli adam, bıkmış ada hayatından. Nassau'ya götürücez onu da eski yavuklusunu bulucaz dedim. Bors da bunu görünce sinirlenmiş. "Kaptan nevaleye ortak mı olcak bu şimdi yöeaa" dedi. Ulan dedim topaç. Gemide istemediğin kadar tropik meyve, pirinç, peksimet var. Sana da yeter ona da dedim. Mına kodumun herifi Selanik'ten beri aç karnından başka bişey düşünmüyo. Cengde adamların iliğini kurutuyor o ayrı. Zaten o hayvanlığı da olmasa dakika tutmam yanımda. Kiler hortumcusu pezevenk.

Güverteye indim. Nicholas baktım çoktan çözmüş bizimkini. Oturttuk pirinç lapası yedirdik, beynine kan gitti biraz. Honulu dedim bak. Yengeyi bulmak için uğraşırız eyvallah. Yalnız evlenmişse, çoluğa-çocuğa karışmışsa dokanamam. Benden oraya kadar dedim. Elin iffetli kadınının peşine düşmek için gelmedim taa Selanik'lerden ben dedim. Devletlü padişaha hediyeler götürücem, yeni bi Atlantik haritası çizicem daha dedim. Yemeği yedi keyfi de yerine geldi ya, hemen yavşadı puşt. Kıkıkıkı diye güldü. Yaa devrem ayıb ediyon manitayı bulalım gerisi bana kalmış, rahat ol sen dedi. Ulan senin ipinle yine kuyuya iniyoruz ya Allah sonumuzu hayra çıkarsın inşallah Honulu dedim.

Nassau'ya hemen hemen bir haftalık yolumuz kaldı. Rüzgar üç gündür neredeyse yok. Yelkenleri indirdik. Ara ara kürek çekiyoruz. Rüzgar olmadığından akşam vakitleri bizim tayfalara izin veriyorum. Oturuyolar, çalıp söylüyolar. Bi de birbirlerini anlasalar. Bildikleri tek ortak dil Türkçe. Bırak Türkçe şarkı söylemeyi, doğru düzgün konuşamıyolar bile şoparlar. Neyse keyifleri yerinde allahtan. Eee adada manitaları götürdüler, güvertede de avakadoları ayıklıyolar. Daha ne olsundu. Benim gibi kaptanı nah bulurlar yemin ediyorum. Yorgunluk hasıl oldu, hele uyuyalım az...

- Cevoo! benim adult mecmuaları gördün mü lan?

6 Temmuz 2010 Salı

Mesnevi'den Seçmeler - III (Ahmed'e Doğru-1)



~~ İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Şişe birdi, onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü... Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır. Garez gelince hüner örtülür. Gönülden göze, yüzlerce perde iner. Kadı kalben rüşvet almaya karar verince, zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir?

~~ Sen bizi her zaman tuzaktan kurtarmaktasın. Ey gani ve müstağni Tanrı, biz yine bir tuzağa doğru gitmekteyiz! Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz. Biz, bu vahşi mahluklar topluluğu, düşünmüyoruz ki buğdayın noksanlaşması farenin hilesindendir. Fare, ambarımızı deldikçe, hilesinden ambar harab olmuştur. Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala!

~~ Ruhlar her gece bu kafesten kurtulurlar, ne kimsenin hakimi, ne de mahkumu olmayarak feragata ulaşırlar. Geceleyin zindan haberleri yoktur. Sultana mensup davetliler, geceleyin devletten haberdar değildirler. Ne gam var, ne kâr ve zarar düşüncesi. Ne bu filan kadının hayali, ne o filan erkeğin kuruntusu!

~~ Halife, Leyla’ya dedi ki: "Sen o musun ki, Mecnun senin aşkından perişan oldu ve kendini kaybetti. Sen başka güzellerden güzel değilsin." Leyla, “Sus, çünkü sen Mecnun değilsin” diye cevap verdi.

~~ Kuş havadadır, gölgesi yerde kuş gibi uçar görünür. Ahmağın biri, o gölgeyi avlamaya kalkışır, takati kalmayıncaya kadar koşar. O gölgenin havadaki kuşun aksi olduğundan; o gölgenin aslının nerde bulunduğundan haberi yok! Gölgeye doğru ok atar. Bu meşgale yüzünden okluk bomboş kalır. Ömrünün okluğu boşaldı. Ömür gitti; gölge avı ardında koşmada yandı eridi!

~~ Kimyayı meydana getiren O'dur, kimya ne oluyor ki? Mucize bağışlayıcıdır, simya ne oluyor ki? Benim bu öğüşüm, öğmeyi terk etmenin ta kendisidir; çünkü bu öğüş, varlık delilidir, varlık ise hatadır. O'nun varlığına karşı yok olmak gerektir: O'nun huzurunda varlık nedir? Manasız bir şeyden ibarettir! Varlık kör olsaydı... O'ndan erirdi, güneşin hararetini tanır, anlardı. Bu zahirî vücudun Allah’ın varlığıyla var olduğunu bilmemesi, körlüğüne delildir.

~~ Hak’kın cebrinden agah isen feryadın nerede? Cebbarlık zincirini görüşün hani? Zincire bağlanan nasıl olur da neşelenir? Hapiste esir olan nasıl hürlük eder? Eğer ayağını bağladıklarını, başına padişah çavuşlarının dikildiğini görüyorsan... Gayrı sen de acizlere çavuşluk etme. Çünkü bu vazife acizlerin huyu ve tabiatı değildir. Madem ki görmüyorsun; Tanrı’nın cebrinden bahsetme! Görüyorsan hani gördüğünün nişanesi?