27 Kasım 2012 Salı

Hal Beyleyken - 2

Ecnebiler genel olarak bizim Alman Usulü dediğimiz şeye "Dutch Treat", yani kabaca Hollanda Usulü diyorlar. Hollandalıların bazen bahşişleri bile aralarında pay ettiklerini öğrendiğimde aslında hak vermedim değil tespite. Bu arada bizimkilerden biri Hollandalı'nın birine "Abi bizde buna Alman Usulü diyolar ya eki eki" dediğinde eleman baya bi sevinmiş, bi yerde okuduydum. İhale Almanlar'a kaldı diye gevrek gevrek gülmüştür müptezel pezevenk.

"Alman Usulü'nden aldığım hazzı, başka hiçbir şeyden almadım. Bütün dünya Alman'a da, usulüne de kurban olsun. Daşşağımızı yesin." Joseph Goebbels (İbretle anıyoruz.)

Not tutmak mühim. Sonra aklıma gelir yine nasıl olsa dediğin an ayvayı yedin. Sırf bu tembellik yüzünden yakın zamanda ölümsüzlüğün sırrı, zamanda yolculuk gibi uçuk şeyleri keşfedip-kaybetmiş bilim adamları varmış gibi hissediyorum. Düşünsene adam ışınlanmayı buluyor ama, "Oha lan çok basitmiş, yarın hatırlarım yine çok uykum var" diyip yatıyor. Ve sabah olduğunda bi de ne görsün? "Ananıskiyiiiii! Hıııaaammmın..."

Çamlıca'ya cami yapılacakmış. Arkadaşım sen de ben de çok iyi biliyoruz ki Çamlıca Tepesi'nin camiye ihtiyacı yok. Tepe de biz de gerekli bulmuyoruz bu durumu. Aslında komple camiden geçilmeyen bir şehirde fazladan camiye zaten ihtiyaç yok. Ha hepimiz biliyoruz derdinizin ibadetle bilmemneyle olmadığını o ayrı konu. Bizim burda cami var gideni yok oğlum. Yarısı bile dolmuyor. Bir tek cuma namazlarında bir de teravih namazlarında görüyorum ben doluluk oranının %90'ları zorladığını. Bayram namazları full oluyor ona bir şey demiyoruz. Ama ya diğer günler? İslam'da gereksiz mesarif, israf yani, günahtır oğlum. Bana bunlarla gelmeyin. 

Aşure gibi tatlı, Bağdat gibi diyar olmaz. Bağdat derken Amerikalılar tarafından ebesi zitilmiş şehirden bahsetmiyorum yalnız.

İşi gücü yok Muhteşem Yüzyıl'la bozdu kafayı bu sefer de. Defalarca tarih bilmediğini ispatlamış bir insan yine Kanuni'nin 30 yılının at üstünde geçtiğini söyleyerek bir kere daha saçmalama fırsatını kaçırmadı. "Ecdaağğdımızıığğzz!"... İçme şu sabah içtiğin şeyleri. Ne içiyosan içme. Yaramıyor sana. Bak sıfatın hakkında ileri geri de konuşmak istemiyorum. Zira simayla alay olmaz. Estaüzübillah küfre girer.

Tarihi tarihçilere bırakmanız şart insanoğlu! Şart!

Şu ana kadar bir kızdan aldığım en güzel iltifat şüphesiz "G.tüme Benziyosun" du. Uuu beybi. Hayatımda gururumun bu kadar okşandığı bir başka an daha hatırlamıyorum.










Hal Beyleyken


Mate çayı için, içirin. Çok güzel.

Seksin düşüncesi, icrasından daha güzel oluyorsa iki ihtimal vardır. Ya gerçekten de düşünce icradan daha kuvvetlidir. Ya da kendinizi sorgulamaya başlasanız iyi olur.

Arkadaşlar bakın bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Bir mesele "Resmi Tarih" denilerek yok görülemez. "Resmi Tarih" demek her zaman için eşittir çarpıtılmış tarih demek "değildir." Bazen inanmayacaksınız ama "Resmi Tarih" de "doğru" söyleyebilir. Yani tarihin resmisi gayrı resmisi yoktur. Sağlıklısı ve Gerçeğin peşinde olanıyla, Sakatı ve çarpıtılmışı vardır. 

Çocukken dünya haritasını açar ülkelerin yerlerini tespit ederdim. Avrupa kentlerinin başkentlerini ezberler, dünyanın ve evrenin yapısıyla ilgili ansiklopedi maddelerini okurdum. O zamanlar bilgisayarlar evlerde yaygın değildi. Hatta çok azdı. Ama Temel Britannica vardı, Meydan Larousse vardı. Ve insanlar merak ederken efor sarfediyordu. Şimdi inanın çocukluğumdaki kadar heyecanlı değilim. Kalkıp da Burkina Faso'nun başkentini merak etmiyorum. Neler değişti dersiniz? (Tamam lan Ouagadougou. Ama Vagadugu diye telaffuz ediliyor.)

Bir yerde ne kadar çok "demokrasi" lafı ediliyorsa, o yer o kadar mahrumdur ondan. Hele hele "ileri demokrasi" gibi "onbin milyon baloncuk" ayarlı bir kavram sakız olduysa ağızlarda, kaçın oradan. Uzaklaşın.

Hiç kimse "bütün toplumu kucaklayamaz." Hiçbir siyasi parti "herkesin partisi" olamaz. Bırakın bu boş lafları. Herkese hoş görüneceğiz diye karaktersizleşmeyin. "Herkesin partisiyiz" demek, güzel bir şey demek değil. Bir şeyin partisi ol, en azından ne olduğunu bilelim.

Mesele askeri darbelere karşı olmak değildir. Mesele demokrasiden ve adil hukuktan yana taraf olmaktır. Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki, diktatörlük üniformayla da üniformasız da diktatörlüktür. Yargıyı, eğitim teşkilatını, iç güvenlik teşkilatını bu diktanın "askeri" gibi kullandığınızda maalesef "demokratik" olmuyorsunuz. Vesayet askeri ya da sivil olmuş farketmez. Götlük götlüktür.

Amına koydular yepisyeni dünyanın.