19 Kasım 2016 Cumartesi

Karamsarlık Üzerine - III


Yakın zamanda bir sebeple ezberlediğim Macbeth'in o meşhur tiradının ilk bölümünü, sanki ateşler içerisinde heyulalar gören ince hastalıklı bir âdem misali sayıklıyorum son günlerde... "Yapmakla olup bitseydi bu iş, hemen yapardım, olup biterdi."

Ruhumu çepeçevre sarmış bir kara bulutlar kümesinin, -ki ben o kümeye haliyle Lady Macbeth ismini verdim- duvarlarına çarpa çarpa yarılıyorum yollarımı. Bazen bir metro istasyonunda anlamsızca dalıp gittiğim sarı çizgiye kapılıp, görmediğim seyyareleri Evliya Çelebi misali geziyor, ateş korlarını tattıkça yerimden irkiliyorum. Anneme gülümserken, arkadaşımla konuşurken kaldırdığım kafamı gittikçe daha çok yerde tutuyorum. Sevdiğim insanların bile gözlerine bakmadan sanki kara bulutlar duvarı görür de kırbacını sırtımda şaklatır diye, korkarak ve kaçarak cevap veriyorum. Sanki öteki bir dünyada kahrolarak yaşıyorum da bu 29 yıldır gördüklerim batınî bir fanustan ibaret. 

Fanus demişken, sarı çizgilerden sonraki favorim bir küçük balık son iki gündür. Bazen ben ona, o suyun üzerindeki yeme dalıp gidiyoruz. Onun yemi yemesi ve meseleye uyanması sadece saniyeler alırken, benim karanlığım artarak devam ediyor. Kalbimin lime lime olduğu bir anda pek çok film şeridi gözüme takılıyor. Sarıp izledikçe kusuyorum. İnce hastalıklı insanlar ne kusarsa, bir tutam kusuyorum kendi zahirime. Sizin batınınız sizde kalsın der gibi.

Yahu daha kamp yapacaktım ben, kamp ayakkabıları alıp bayramlıklarına bakan çocuğun aşkını tadalı kaç gün oldu ki? Yahu ben daha Kafkasya'ya gidecektim. Ata toprağın öpüp, bir tutam gözyaşı dökecektim. 3 gün aç kalıp, kendimi yenileyecektim Sunja'nın kıyılarında. Ben daha annemi alıp da Gümülcine'ye götürecektim. Birlikte anneannemin, dedemin havasını soluyacak ve yine gözyaşı dökecektik. Aldığım en büyük madalya iki tutam gözyaşı olan serüvenlerle avunacaktım ya ben daha. Belki ben yine Attila İlhan şiirleri okuyacak, yine Dede Korkut'tan hikayeler dinleyecektim. Şimdi ben bu hayalleri nasıl ve neden kaybettim?

En son tahlilde, insan yine kendi seçer yolunu. Kapaklar patlar, o duruluğun sembolü olan su azgınca aşar bendini, ruh-i mücerred fışkırır gider. Belki ocağın altı üstüne gelir, kırılıp dökülmeyen, kirlenip mahvolmayan bir yer kalmasa da belki, ağzına tükürdüğümün ateşi söner nihayet! Yine seni sen kurtarırsın ey bahtı bulutların karalığında hapsolmuş aciz ve ahmak adam. Öldüreceksen Duncan'ı değil, Lady Macbeth'i öldür! Yık artık duvarlarını, kır artık zincirlerini. Sana zincirlerinden başka kaybedecek bir şey bıraktılar mı ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder