20 Eylül 2008 Cumartesi

Bölüm-2, "Aslında"

Kristof Kolomb abimiz bildiğiniz gibi Amerika'ya ayak basan ilk batılı kâşif olarak bilinir. Aslında Amerika'nın ilk batılı konuklarının teşrifi Kristof Kolomb'dan yüzyıllar öncesine bir tarihe rastlar. Vikingler 8. ve 9. yüzyıllarda Kuzey Amerika kıyılarına çıkmışlar ve bölgedeki Kızılderililerle genel itibariyle savaşa ve yağmaya yönelik ilişkiler kurmuşlardır. Yani o dönemler kurulacak tek ilişki türü de hemen hemen bu olsa gerek. Adamlardan "Kuzey Atlantik'i Kalkındıralım" anlaşması ya da ne biliyim kıta sahanlığı sözleşmesi yapmalarını bekleyemeyiz sanıyorum. En fazla barış çıbığı tüttürmüşlerdir ki, bu da Vikingli Jester'ın Kızılderili hatunlardan birine yazmaya başlaması ve töre cinayetine kurban gitmesi ile son bulur zaten. Konuyla ilgili diye söylüyorum Pathfinder diye şahane bir film var, izleyiniz. (Töre cinayeti ya da bakire kanına bulanan boynuzlu totemle bi ilgisi yok filmin, belirteyim)

Kuzey Amerika'yla ilk ilgilenen batılı güç de sanıldığı gibi İngiltere değil Hollanda isimli şirin mi şirin ülke. İspanyollar henüz Orta Amerika ve Güney Amerika'da Portekizlilerle oynaşırken, Hollandalılar 16.yy sonlarında ve 17.yy başlarında Kuzey Amerika'da yerleşim noktaları kurma telaşındalar. 17.yy'ın ortalarında Fransızlar'la epey mücadele ediyorlar buralarda. Hudson Körfezi olsun, New York kıyıları olsun... O sıralar toprak bol, insan da az olduğundan yerlilerle kat'i surette bir anlaşmazlık da söz konusu olmuyor. Gül gibi geçinip gidiyorlar Allah alayımızı inandırsın. Kızılderililer zaten malumunuz göçer insanlar. Hayvana her yer otlak, her yerde av var. Tarım falan da yapmadıklarına göre toprağın da çok bir önemi yok. Şu an Manhattan olarak bildiğimiz -Hani şu ikiz kulelerin yerinde yeller esen- yöreyi maddi değeri günümüz itibariyle yaklaşık 7$ (Yazıyla Yedi Amerikan Doları) olan bir avuç incik-boncuğa(baya baya incik boncuk) Hollandalılara veriyorlar. Hollandalılar çok geçmeden tüm New York bölgesine yerleşiyorlar. Bu bölgeye de "New Holland" diyorlar. New Amsterdam ise bu küçük bölgenin merkezi konumundaki yerleşim yeri oluyor; Manhattan. Şimdi içinizden Apachilere, Komanchilere, ne bileyim Siyulara, Tomahawklara falan küfrediyorsunuzdur. Ama inanın onlar için onca incik boncuk kilometrekarelerce topraktan daha önemliydi. Arazi mi yok anasını saten? Koskoca kıta... Bölgenin "New York" olması ise 17.yüzyılın ikinci yarısında buranın İngilizlerce makul fiyattan hacılanması ile gerçekleşiyor. Anakarada İspanyollarla girdikleri savaşta zor anlar yaşayan Hollandalılar bölgeyi İngilizlere satarak banliyöde bi eve yerleşiyor, emekliliklerine başlıyorlar anlayacağınız.

Güney Amerika'nın batılılarla teması ise kuzeye oranla biraz daha eski sayılır. Güney ve Orta Amerika kıyılarına ilk ayak basan arkadaşlarsa İspanyollardır. Meşhur Conquistadorları ile deyim yerindeyse ortalığın m.na koymuşlardır. O koskoca İnka İmparatorluğu altınlarını, Aztek ve Maya hazinelerini yüz yıl boyunca erite erite, anakaraya yollaya yollaya anca bitirmişlerdir. Avrupa'daki bu altın ve gümüş bolluğu da insanoğlunu ilk kez bir kavramla tanıştıracaktır: "Enflasyon". Paranın bolluğu üretimin statikliği karşısında bocalamış, fiyatlar tavan yapmıştır tüm Akdeniz dünyasında. Her neyse konumuz bu değil. Konumuz bahtsız İnkalar. Yerli halkın İspanyol istilacılara karşı direnememelerinin bazı traji-komik nedenleri var. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz ki İnka inanışı. Bu inanışa göre Doğu sahillerinden gelecek olan Garip yaratıklar üzerindeki devasa varlıklar her şeyi değiştirecek olan tanrılardır. Tam da böylesine bir mitle beslenen bu kavmin üzerine altında atı, üstünde zırhıyla görkemli bir şekilde kıyıya ayak basan conquistadorlar gelince neler oluyor neler. Ortalık bayram yeri yemin ediyorum. Güney Amerika'da kuzeyde olduğu gibi at falan yok tabi o aralar. Bizimkilerin de büyük bölümü haliyle tapıyorlar adamlara, tanrı bunlar diye. Şaka gibi ama maalesef gerçek. (Vallahi Fikret Yılmaz'ın yalancısıyım) Sen kalk devasa sulama kanalları kur, akla hayale gelmeyecek şehirler inşa et, koskoca bir imparatorluk yarat, daha Galileo portakalda vitamin bilem değilken yıldızların-gezegenlerin hareketlerini izle, takvimler yap; ondan sonra iki ata, üç askere tap... Hadi o zaman hep beraber soralım o beklenen spekülatif sorumuzu. Adeta bir gazete başlığı, adeta bir Hürriyet küpürü, Dadadann: "İnkalar Türk müydü ?!?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder