22 Aralık 2008 Pazartesi

Bölüm-4, "Aslında"


En son bu yazı dizim için okuyucu önerisi alacağımı söylemiştim göbüşlerim. İnanın bana bu konuda o kadar çok öneri geldi ki; postahanem doldu, sistem kilitlendi musaf çarpsın. Hepinize gösterdiğiniz yoğun ilgiden ötürü teşekkür ediyorum. (Götler!) Şaka bir yana bir-iki öneri geldi. En şahanesi de Sercan arkadaştan gelen "Coğrafi Keşifler" önerisiydi. Yakın zamanda sınıfta ilgili bir sunum da yaptığımızdan hayır diyemedim açıkçası. (Kolayıma geldi diyemiyorum işte siz anlayın)

O halde hemen Cristoavo Colombus İle başlayalım. Bizim dilimizin döndüğü şekliyle sevgili Kristof abi aslen Kahramanmaraşlı bir delikanlıdır. Ancak üç yaşındayken babasının dükkanı kapatmak zorunda kalmasıyla Cenova'ya göçmüşlerdir. (Oha!)

Öhöm. Neyse efenim. Kristof aslen Cenovalı bir denizciydi. Kendisi kâşif olarak Hindistan'a giden yeni bir yol ararkense kesinlikle İspanyol koruması altındaydı. İtalyan kökenli bu abimiz, Cenova lehçesinde İtalyanca konuşabiliyor. Latince ve Yunanca'yı feriştahından daha iyi biliyor ve de en az Julio Iglesias kadar iyi İspanyolca bozlak okuyabiliyordu. Amerika kıtasının sayesinde keşfedilen ilk parçası San Salvador'a (ki bu ismi de bu adaya O vermiştir) ayak bastığında ondan kralı yoktu şu koca dünyada. Ama-lâkin kendisi baştan kaybetmiş bir isimdi. Yaşadığı ilk talihsizlik, Hindistan sandığı toprakların aslında Hindistan olmamasıydı. ikincisi ise yepyeni bir kıta keşfettiğini asla anlayamamış olmasıydı. Yıllar sonra, sefalet içinde ölürken bile yeni bir kıtaya ayak bastığının bilincinde değildi. Zaten bunu biliyor olsaydı da, Yüce Rabbımın katında Emerikiyye'yi keşf idmenin bir gıymatı olmadığını cayır cayır yanarkene kavrayacaktı. (Yönetmen arkadaşımdan rica ediyorum, tam bu kısım için fona Yusuf abimizden Seal of the Prophets'i koysun) Amerika'yı ise nihayet Amerigo Vespucci denen dallama keşfetti. Hiç kimse bana "dallama" dedim diye Vespucci'yi savunmaya kalkmasın arkadaş! Kalbini kırarım.

O değil de (Okuyucuya ev ödevi: Dünyanın en gereksiz kelime öbeklerinden birisi olarak "O değil de"), Amerika kıtasını ilk keşfeden batılı kâşif ne Vespucci'ydi, ne de Colomb. Daha 9.yy'da Vikingler, Kuzey Amerika kıyılarına babalarının Karaburun'daki yazlığına gider gibi gidiyor, yağmanın da anuna koyuyorlardı. Yeni bir kıtaya ayak bastığının ilk kez farkına varan adam olarak da 11.yy'daki Viking denizcilerinden Leif Ericsson gösterilebilir. Ancak kendisi ne astronomdur, ne de kâşiftir. Dolayısıyla onun için önemli olan daha çok ticaret, daha çok yağma ve daha çok paradır dostlar. Ayrıca Ortaçağ Avrupa'sının o yıllarda henüz Atlantiğe ulaşamadığını ve bu işlerle pek ilgilenmediklerini düşünürsek, neden Yeni Dünya'nın keşfini Colomb ve Vespucci'ye atfettiğimizi de anlayabiliriz. Pek tabi Avrupamerkezciliği de unutmamak gerek...

Ulan amma Amerika'dan bahsettik be abicim. Ümit Burnu'na gelesim var artıkın. Bartolomeu Dias abimiz 1488'de yaklaşık bir yıllık bir seyahat neticesinde Afrika'nın en güney ucuna varmış idi. Zavallımın sefer boyunca başı dertten kurtulmamıştı be dostlar. Talihsiz adamdı bizim Barthy. Ne zaman yola çıksa fırtınalar kopuyor, şimşekler çakıyordu. Bir tufan bir tufan! Böylesine bir yolculuktan sonra nihayet o en güney uca varmıştı işte. Ancak kıyıya kendini zor atabilmişti. Fırtına yüzünden bir iki gemisi denizin dibini boylamış, bir sürü denizcisi can vermişti. Portekiz kralı kendisine; "Valla baboş gidebildiğin yere kadar git. Baktın yolu buldun, Deniz de keka. Al boşa, Hindistan'a kadar sallandır gitsin hocu" diye tembihte bulunmuştu. Ancak hiç de öyle olmamıştı. Kendisi bugün Ümit Burnu olarak bildiğimiz yere "Fırtınalar Burnu" adını verdi. Daha sonra geri dönüzledi. Kralsa nedense bu ismi s.kindirik buldu ve denizciler işkillenmesin diye adını "Ümit Burnu" olarak değiştirdi. Dias da 1500 yılında yine Ümit Burnu civarında hamsi avlarken yakalandığı bir fırtınada bu kez denizin dibini boylayarak, hidayete erişti. (Adeeaaletin bu mu dünyaağ !?!)

Macellan'ı da anarak bu bölümü bitirelim caneşler. Dünyanın koca bir "yuvarlak" olduğunu düşünen bu dayı da, iddiasını kanıtlamak için sürekli olarak batıya dek giderek başladığı yere dönme amacıyla 1519'da yola çıkmış idi. Filipinler'de de yerlilerle girdiği bir savaşta öldüydü bildiğiniz gibi. Neyse ki seyahatini İkinci Kaptan Del Cano tamamlamış ve yerkürenin en nihayetinde "Big Gay Joe" dan farksız olduğunu ispatlamıştı. Magellan ile ilgili verilecek en önemli ayrıntılardan birisi de, Büyük Okyanus'a "Pasific" adını veren kişi olmasıdır kuşkusuz. Dias'ın aksine doğuştan ballı bir piç olan Maco, koskoca Büyük Okyanusu geçerken bir gün olsun lodos çıkmamıştır yahu. Çarşaf ayarında seyreden deniz neticesinde bu okyanusa "pasif-sakin" anlamına gelen o malum ismi vermiştir. Aha da bu kadar.

Ben de ufaktan kaçayım artık şojikler, vallahi sabahları kalkmaz oldum. Ben gelmeeeez oldum. Ben gelmeeez ooolduuuum. Ben gelmeeez ooolduuum dırı nım nım dırınınınım.

2 yorum:

  1. benim de söyleyeceklerim var:P
    ben isterim ki ittihat ve terakkiyi anlat. anlattın mı bilmiyorum. ama anlattıysan da bir daha anlat. ama taraflı anlat. kendi görüşlerinle anlat. şimdi sana ozamnın koşullarını da düşün falan gibi ukalalıklar yapmicam amma anlat işte be. he?
    adsız. pardo:
    mlcolm

    YanıtlaSil
  2. Öhöm. Malcolmcüm kulagını mıncırdığım, balım peteğim. kovana soktugum çomağım benim. (oha)

    sen iste yiter ki. ittihad ve terakki hakkında çok şey yazılır çizilir de, bunu "aslında" nın formatına uydurabilir miyim bilmiyorum. belki bunu daha ileride başka bir tarih içerikli yazıda başka bir formatta yazarım. neyse yazıyorum bi köşeye. göz kapaklarından öperim.

    YanıtlaSil