12 Ekim 2009 Pazartesi

Seyyah Kethûda Çelebi'nin Mâ'cerâları "Episode-2"


29 Eylül 1790, Sabah, St Martha Kayalıkları.


Dün sabah müthiş bi sevinç yaşadık cümbür cemaat. Meğer biz hakikaten de Bahamalar yolundaymışız. Amerika'ya varacağımızı eninde sonunda biliyordum, ama daha güneyde muhtemelen Barbados civarında karaya çıkacağımızı düşünüyorduk Cevahir'le. Dün sabah o dört çatallı çamı görüp, yanındaki şelaleyi farkedince Bahamalar'a vardığımızı anladım. Şaka gibiydi. Hemen Cevahir'le Nicholası çağırdım bağırıp. Tayfalar'a "Geldik olum Allahıma geldik!" diye nağralar atıyordum. Herkes sevinçten birbirine sarıldı. Nicholas da kaybolduğumuzu biliyor, ama bize çaktırmıyormuş meğerse. "Kaptan" dedi. Vallaha iki haftaya daha düze çıkamasaydık, senin götü dişlemeye yemin etmiştim dedi. Ben de "ulan seni keraneci" diye gülerek vurdum ensesine.


Şu an St.Martha kayalıklarındayız. Bölgedeki yerliler bizi görünce telaşa kapıldılar. Ama hala yaşadığını umduğum kabile reisleriyle geçmişten kalma bi hukukumuz olduğundan çok tasa etmedim. Üç-beş kopil geldi yanımıza, yamyamcamı konuşturdum, gidin çağırın reisinizi ibneler diye bağırdım. Cevahir'le Nicholas yerli dilini nerden ögrendiğimi sordular. Ben de "daha evvel bunlarla beş yıl yaşamışlığım var" diye yanıtladım. Halbuki sekiz yıl önce daha çok genç bi denizciyken aynı yerde esir düşmüş, üç ay boyunca bi kafeste göt oğlanı gibi sağa sola gezdirilirken öğrenmiştim üç beş kelam. Daha sonra araya diplomatlar falan girmiş, beni salıvermişlerdi. Reisleri taşşaklı adamdı, ama alkolü alınca yavşağın teki oluyordu ihtiyar. Hastasıydı romun-şarabın. Selanik'ten getirdiğim iki kasa meyve şarabı vardı. Gelir gelmez şarap sordu bana zaten hayvan herif. Ulan dedim Honulu, senin yatacak yerin yok pis herif. Benim hafif sinirlendiğimi görünce hemen yavşadı. "Ah devrem nerelerdesin sen ya, gel hele otur bişeyler yedirek size" dedi. Şarapları koydurttum önüne. Gözleri fırladı yerinden godoş herifin. Sonra tayfalar, ben, Nico, Cevahir hep beraber oturduk sofraya...


Akşama doğru bunlar başladılar şarapları götürmeye. Biz de Cevoyla gemiye geri döndük. Tamir edilmesi gereken bazı şeyler vardı. Reisin verdiği ananasla avakadoları depoya taşıdık. Tayfaların bi kısmı da dinlenmek için izin isteyip gemide kaldılar. Biz de geri dönüp şenliğe katılalım dedik. Ulan bir baktık bizim Nicholas ateşin etrafında dans eden manitaların arasına kaynamış, kur yapıyo. Vay dedim köftehora bak. Cevo da manitaları görünce aklı gitti. Bir yıldan fazla zamandır denizlerdeyiz. Elimize hatun eli değmedi. Tayfalar dahil hepimiz çok fena durumdayız. Yol boyu güvertede götçülük başlıycak diye ödüm koptuydu. Allahtan kimse kimseye sulanmadı da bi kaza bela çıkmadı. Umuyorum burdan manita kaldırırlar, yoksa korkarım beni s.kecek kitapsızlar. Reisin yanına gidip konuştum, Topu topu yirmi kişiyiz dedim. Tayfalara bi güzellik yaparsın dedim. Birden sesini yükseltip "pezevenk miyim lan ben" diye çıkıştı. Elini omzuna attım. Bak dedim Honulu, biz eski dostuz. Bu tayfalar bir yıldır denizlerde. Burda sevişmezlerse, yeminliler seni s.kicekler dedim. Daha az önce duydum, kendi aralarında "reisin bıngıldaklar da kütür kütürmüş" diye konuşuyolardı. Durum vahim devrem dedim. Reis ben öyle anlatınca epey gözü korktu. İki tane herif çağırdı, bunlara emirler yağdırdı yolladı. Sabah olurken bizim tayfalar manitaları takmışlar kollarına hindistan cevüzü ağacı gölgesi arıyolardı. Kriz çözüldüğü için mutluydum. Cevoyla Nico ya da destur verdim gitti ibneler eheh.


Buraya daha evvel geldiğimde esir düştüğüm zaman beni koruyup kollamış bi Maigu ustam vardı. Yanına uğrayıp elini öptüm. Yamyam mamyam ama çok kalender adamdır Maigu usta. Bana en son yaptığı arbeleti gösterdi. Bi s.ke benzediği yoktu ama, yaşlı adamdır morali bozulmasın diye "usta on numara olmuş piyüüüü vay vay vay..." diye numara çektim. Yanına bi şişe rakı bıraktım, helallik aldım. Herhalde bikaç gün daha burdayız. Tayfalar iyice dinlensinler. Ben de reisi yolayım biraz Nassau'ya gitmeden. Epey tropik meyvemiz var aslında. Ama yine de gelmişken iyi yolmak lazım keraneciyi. Pinti herifin tekidir çünkü, çıkarı yoksa hayatta yanaşmaz. Pirinç de var ibnenin ambarlarında biliyorum. Biraz da pirinç alırsak depoyu doldurucaz inşallah. Vakit buldukça yazıyorum. Yerli manitalardan biri su ısıttıydı, bi duş almaya gidiyim, gohuyorum artık pislikten. Yazarım yine canım benim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder