14 Ocak 2016 Perşembe

Karamsarlık Üzerine - II

Hapsedildik. Yağmurdan ve fırtınadan korunduğumuz, kitaplıklı, televizyonlu, tek yataklı odalarımıza. Bitik ruhlarımıza hapsedildik. Kendi kendimize ihanet etmeyi, herkesten önce kendimize yalan söylemeyi alışkanlık edindik. Kendi yalanımıza kendimiz inandık. Öyle inandık ki, kendimize bile karşı çıkamadık. Hain, benlik haini! Nasıl kendi yalanına inanmaz, onu sorgularsın!


Yok ettik. Sadece birkaç saniyelik hayallerimizde yaşattığımız o pak ve duru sevgiyi, o geri dönülmez keskin inancı paramparça ettik. İlk günden beri bir taraftan örüp bir taraftan yıktık inşa ettiğimiz her şeyi. Yağmur bulutlarının gerçekliğine teslim olmak yerine, camın arkasından izledik sağanak yağışı. Hapsolduk, camın güvenli sahtekarlığına.

Kaybolduk. Kendi yanılgılarımızın içinde. O yanılgıların yanılgı olduğuna bir türlü inanmadık. Herkes herkese yalan söyledi. Ama kimse kimseyi kandıramadı. Herkes hayatta kaldı, ama hiç kimse gerçekten yaşamadı. Ölmedik ama canlı da değildik ki zaten. Ne zahirimiz mamur, ne batınımız pür nur. Hiçbiri olmadı. Olduramadık.

Yağdı yağmur. Yürüdü adımlarımız bizden bağımsız. Aktı gözyaşlarımız bizden gizli. Çamur bulaştı pijamamızın paçasına. Küfür bile etmedik. Tükürmedik bile yere. Hayret, dönüp korkuyla bakmadık karanlıkta arkamızdan gelen var mı diye. Ölen öldü, giden gitti. Kalan sağlar bile bizden vazgeçti.

1 yorum:

  1. Önce bir cümlesini kopyalayip yapistirdim buraya. Cok vurgulayici bir cümle.
    Sonra birini daha gördüm...birini daha... derken baktim yazinin tümünü kopyalamam lazim.
    Vazgectim.


    ...




    YanıtlaSil